KÜLTÜREL EROZYON
Mimari bozulma, yalnızca fiziksel yapının yıpranması değil; aynı zamanda toplumsal hafızanın, kültürel kimliğin ve estetik değerlerin aşınmasıdır. Bu süreç, şehirlerin sadece siluetini değil, ruhunu da dönüştürmektedir.

KÜLTÜREL EROZYON
Mimari bozulma yalnızca yapısal bir çöküş süreci değil, aynı zamanda bir kültürel erozyon süreci olarak da değerlendirilmelidir. Kentsel dönüşüm politikalarının yaygınlaştığı çağdaş şehirlerde, mimari bozulma; mekânın anlamının silinmesi, mimari kimliğin ticarileşmesi ve yerel estetik kodların zayıflaması şeklinde çok katmanlı bir kriz hâline gelmiştir.
Küresel mimarlık anlayışının egemenliğinde öz sıklıkla göz ardı edilmekte; yapılaşma süreci bağlamdan, kimlikten ve hafızadan kopuk şekilde ilerlemektedir. Kentsel dönüşüm projelerinde yalnızca fiziksel yenileme değil, kültürel sürekliliğin korunması da hedeflenmelidir. Yerel mimari doku, geleneksel yapı malzemeleri ve sokak ölçeği göz önünde bulundurularak planlamalar yapılmalıdır.
Mevcut tarihi yapıların korunmasına yönelik olarak:
-
Koruma Amaçlı İmar Planları hazırlanmalı,
-
Tescilli yapılar dışında kalan ancak mimari değeri olan yapılar da envantere dahil edilmelidir.
Bu yaklaşımla inşa edilen yapılar yalnızca fiziksel olarak değil, anlamsal olarak da çevrelerine ait olurlar. Yerel malzemelerin kullanımı, iklime uygun yapı biçimleri, geleneksel mekânsal kurguların çağdaş tasarım dilleriyle yeniden yorumlanması; mimarinin özüne sadık kalarak güncel ihtiyaçlara yanıt vermesini mümkün kılar.
Günümüzde pek çok kentte, kimliksiz ve birbirinin tekrarı olan yapılar arasında geleneksel dokuyu yansıtan mimari unsurlar ya kaybolmakta ya da “temsilî” bir estetik malzeme olarak bağlamından koparılmış biçimde kullanılmaktadır. Bu durum sadece fiziksel bir bozulma değil, aynı zamanda estetik ve kavramsal bir çöküştür.
Bozulmanın başlıca nedenleri arasında:
-
Doğal etkenler (iklim koşulları, depremler, nem, biyolojik faktörler),
-
İnsan kaynaklı müdahaleler (yanlış restorasyon uygulamaları, plansız kentleşme, yapıların amaç dışı kullanımı),
-
Zaman içinde meydana gelen teknolojik, ekonomik ya da toplumsal değişimler yer almaktadır.
Özellikle modernleşme süreçleriyle birlikte gelen hızlı kentleşme, geleneksel yapıların korunmasında ciddi zorluklara neden olmuş; birçok özgün mimari unsur ya tahrip edilmiş ya da aslına uygun olmayan şekilde dönüştürülmüştür.
Restorasyon ve renovasyon çalışmalarında bilimsel, disiplinler arası ve tarihsel bağlamı dikkate alan yaklaşımlar benimsenmeli; koruma politikaları, yerel halkın katılımını teşvik edecek şekilde oluşturulmalıdır. Ayrıca dijital belgeleme, yapı analiz teknolojileri ve sürdürülebilir malzeme kullanımı gibi çağdaş yöntemler; bozulma süreçlerinin izlenmesi ve müdahale stratejilerinin planlanması açısından kritik araçlar sunmaktadır.
Bununla birlikte, mimari bozulma yalnızca geçmişe ait olanın yok olması anlamına gelmez; aynı zamanda geleceğe dair nitelikli bir tasarım dilinin geliştirilememesi anlamını da taşır. Mimari, bir toplumun kendini ifade etme biçimlerinden biridir ve eğer bu ifade dili yozlaşmışsa, bu durum toplumun düşünsel ve kültürel durumu hakkında da ipuçları verir. Dolayısıyla mimari bozulma, sadece bir estetik kriz değil, aynı zamanda bir kimlik ve aidiyet krizidir.
Kaynakça
-
Çelik, Z. (2018). Kentsel Dönüşüm ve Mimarlık. İstanbul: Yapı Yayınları.
-
Demir, A. (2020). Geleneksel Mimari ve Koruma Yaklaşımları. Ankara: Mimarlık Kitabevi.
-
Öztürk, M. (2019). Mimari Bozulmanın Sosyal ve Kültürel Boyutları. İstanbul: Kent Akademisi.
-
Yılmaz, S. (2021). Modernleşme Sürecinde Kentsel Kimlik. İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları.
-
Kara, H. (2022). Restorasyon Teknikleri ve Sürdürülebilirlik. Ankara: Koruma Dergisi.
Yazar: Hazal Yağmur KESKİN
Yazı İşleri Sorumlusu: Nida PALA
Editör: Rabia ÖZOĞLU
Bu yazının tamamı yazarına aittir. İzinsiz alıntılanamaz, çoğaltılamaz veya yayımlanamaz.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?






