Ormanda Bıraktıklarımız, Geleceğimizi Yakıyor
Ormanlar sadece doğanın değil, insanlığın da ortak mirasıdır. Yaz aylarında artan orman yangınlarının ardında çoğu zaman ihmalkârlık ve sorumsuzluk yatıyor. Bu yazı, doğaya yönelik bireysel sorumluluğumuzun altını çizerken, ihmallerin ve sabotajların nelere mal olabileceğini ortaya koyuyor.

Yaz mevsimi geldiğinde, neredeyse içgüdüsel bir yönelimle ormanlara ve yeşilin binbir tonunu barındıran yollara doğru yol alıyoruz. İnsanlar, piknik sepetlerini, mangallarını, samimi sohbetlerini ve neşelerini alıp, şehir yaşamının ve gündelik hayatın baskısından kaçmak istercesine ağaçların serin gölgesine sığınıyor. Bu geçici kaçış, insanın doğayla kurduğu kadim ilişkinin hâlâ sürdüğünü gösteriyor ama çoğu zaman, ormanın sessiz misafirperverliğine fazlasıyla alışıyor ve bize açılan bu cömert doğa kapısına karşı sorumluluğumuzu unutuyoruz.
Oysa doğa, insanın varoluşuyla derin bağ kurduğu, köklerini bulduğu asli bir mekândır. Ne var ki, kısa süreli bir dinlenme, anlık bir eğlence ya da basit bir ihmal, bu bin yıllık dengeyi alt üst etmeye yeter de artar bile. Biz “doğal” olanı tüketirken, geride bıraktıklarımız küçük izlerle sınırlı kalmayıp geleceğe belki de onarılamaz hasarlara taşıyoruz.
Belki siz de ormanda yürürken, dalgınlıkla atılmış bir çöp, yere bırakılmış bir naylon torba, ormanın derin sessizliğinde parlayan plastik bir şişe veya kırık bir cam parçasıyla karşılaşmışsınızdır. Göz ardı edilen bu atıklar, sanıldığından çok daha derin ve yıkıcı sonuçlar doğuruyor. Nasıl mı? Anlatayım…
Naylon ve Plastik
Pikniklerin vazgeçilmezi gibi görünen plastik tabaklar, bardaklar ve naylon poşetler, doğada neredeyse ölümsüz birer iz bırakıyor. Güneşin altında kaldıklarında, zamanla çözünerek çevreye mikroplastikler saçıyor, toprağın dokusunu, ormanın ekosistemini zehirliyorlar. Sıcak hava dalgaları ve kuruyan bitki örtüsüyle birleşince, bu materyaller adeta bir yangının fitilini hazırlıyor. Hafif bir rüzgârla sürüklenen bir naylon, kuru yaprakların üzerinde aniden alev alabiliyor. Yüzlerce yıl boyunca kaybolmayan bu atıklar, ormanın direncini kırıyor ve onu savunmasız bırakarak köklerine balta vurulmuş gibi mahvoluyor.
Cam Parçaları
Ormanda en fazla gözden kaçan, fakat en büyük tehlikelerden biri de cam şişeler ve kırık cam parçalarıdır. Güneş ışığı, cam üzerinde toplandığında büyüteç etkisiyle odaklanır ve yere değen kuru otları tutuşturmak hiçte zor değildir. Hiçbir kıvılcım gerekmeden, yalnızca güneşin ve bir cam parçasının “iş birliği”, koca bir ormanın kül olmasına yol açabilir. Bu tehlike, her yaz yaşanan yangınların ardındaki görünmezin faildir.
İhmalin Bedeli Sigara İzmaritleri
Sıklıkla görmezden gelinen başka bir tehdit ise sönmeden atılan sigara izmaritleridir. Minik bir izmarit, binlerce dönümlük bir ormanın, binlerce canlının yaşamını sona erdiren bir felakete dönüşebilir. Yangınların çoğunun arkasında, insanın küçük bir dikkatsizliği ve doğaya karşı takındığı özensiz tutum yatar. Kimi zaman bir anlık rehavet, nesiller boyu sürecek bir yıkımın başlangıcı olabilir.
Sabotaj Orman Yangınları
Orman yangınlarının sadece ihmalden ya da dikkatsizlikten kaynaklanmadığını, kimi zaman kasıtlı ve planlı bir şekilde çıkarıldığını biliyoruz. Sabotaj sonucu başlatılan yangınlar, doğanın en büyük felaketlerinden biri hâline geliyor. Çıkar amaçlı ya da başka türlü menfaatler uğruna ateşe verilen ormanlar, hem ekosistemi hem de insanlığın ortak geleceğini hedef alan bir tür varlık saldırısıdır.
Bu tür yangınlarda mesele, artık bir çöp ya da izmaritin yol açtığı sıradan bir dikkatsizlikten çok daha fazlasıdır. Burada insanın iradesindeki yıkıcı tarafla, yani hırs, çıkar ve öfkenin gölgesinde saklanan karanlıkla yüzleşiriz. Birilerinin menfaati, rant beklentisi ya da kişisel intikamı uğruna kasten yakılan ormanlar, binlerce ağacı, canlıyı ve toprağı yok etmekle kalmayıp, insanlığın vicdanında eğer gerçekten vicdan ve adalet duygusundan söz edilecekse onarılması güç bir yara açar.
Doğaya yönelik böylesi kasıtlı saldırılar, bir varlık alanını yok etmenin ötesine geçerek, toplumsal vicdanı ve insan olmanın temel değerlerini de sarsar. Bazen insan, kendi elleriyle sadece doğanın dışında ahlâkını ve değerlerini de ateşe verdiğinin farkında bile olmaz. Biraz vicdan ve insaniyet, böylesi felaketlerin önüne geçmek için yeterli olurdu aslında.
Yangının dumanı gökyüzünü kaplarken, ağaçlarla birlikte orada yaşayan tüm canlıların hayatı, emeği ve geleceği de küle döner. Binlerce yılda oluşmuş orman ekosistemi, bir insanın hırsı ya da öfkesi yüzünden birkaç saatte yok olabiliyor. Toprak kurur, su kaynakları azalır, hayvanlar yuvalarını kaybeder, hava kirlenir ve sonunda, insan kendi elleriyle kendi yaşam alanını bitirir.
Peki Neler Yapılmalı?
Piknik sonrası ormanda hiçbir çöp bırakılmamalı. Plastik ve naylon atıklar özenle toplanıp şehirdeki uygun çöp konteynerlerine atılmalı. Cam şişeler ve kırık camlar asla ormanda bırakılmamalı; bu atıkların ormanda kalması, yangın riskini ve ekosistemin bozulmasını beraberinde getirecektir. Sigara içenler, izmaritlerini kesinlikle doğaya atmamalı, yanlarında izmaritlerini toplayacak bir kap bulundurmalı. Çocuklara ve çevremizdekilere örnek olmalı, doğayla kurulan ilişkinin etik ve insani bir sorumluluk olduğunun farkına varılmalı.
Yaz ayları geldiğinde, ormanlarımızın havadan sulama sistemleriyle nemlendirilmesi, olası yangınların henüz başlamadan önüne geçilmesi için son derece hayati bir adım olacaktır. Proaktif ve bilimsel yaklaşımlarla, yangının sonuçlarını beklemeden, doğrudan nedenleriyle mücadele etmek mümkündür
Unutmayalım ki, ormanda bıraktıklarımız, bugünün huzurunu ve güzelliğini değil, geleceğimizin de varlığını tehdit ettiğini bilmeliyiz. Her küçük ihmal, telafisi imkânsız bir yıkıma vesile olabilir. Ormanlar, bize atalarımızdan miras kalan ve gelecek kuşaklara devretmekle yükümlü olduğumuz birer emanettir. Doğayla uyum içinde yaşamak, insan olmanın, kâmil bir varlık olmanın en temel erdemlerinden biridir. Kendi çıkarlarımız uğruna doğayı tüketmek, aslında kendi varlığımızı da tüketmektir.
Ormanların sessiz diliyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki, doğaya gösterdiğimiz özen, aslında kendimize, evlatlarımıza ve bütün bir insanlığa gösterdiğimiz özenin aynasıdır. Ormanda bıraktıklarımız, geleceğimizi yakmasın. Sorumluluk bilinciyle, lütfen doğanın hakkını teslim ederek yaşamayı seçelim.
Ve son olarak, kadim bir Kızılderili atasözünü anımsatmak isterim:
“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık tutulduğunda, paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaksınız.”
Doğanın hakikatini, insanın geçici arzularına feda etmeyelim.
Yazar: Murat ÇATAL
Yazı İşleri Sorumlusu : Nida PALA
Bu yazının bütünü yazarına aittir. İzinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya herhangi bir mecrada yayınlanamaz.
Paylaş
Tepkiniz Nedir?







Bu tür farkındalık yaratan ve eğitici içeriği olan yazıların sıklıkla okuyucuyla buluşması lazım. Kaleminize sağlık Murat hocam.
Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Teşekkür ederim.